Osmanlı Sarayın'da Çerkeslerin ve diğer Kuzey Kafkasya halklarının etkisi çok büyüktü. Hatta bir Çerkes hakimiyetinden bile söz etmek mümkün, çünki yaklaşık 150 sene Osmanlı Sarayı Çerkeslerin elindeydi. Padişah'ların Çerkes kızlarla evlenmeleri ve Saray hizmetinde Çerkeslerin alınması bu hakimiyetin temelini oluşturmuştur.
Çerkeslerin tam olarak hangi dönemde Osmanlı Sarayında nüfuzlarının arttığı bilinmiyor, tahminen 18.YY'nın ikinci yarısından itibaren başladığı düşünülüyor. Ama bu tarihlerden önce de aralıklarla Çerkeslerin Osmanlı Sarayında önemli makamlarda bulundukları görülmektedir.
En geride ki Çerkes olan Padişah eşi Mahidevran'dır. Mahidevran'dan önce Padişah veya Şehzade eşi olan Çerkes bilinmiyor.
Kanuni Süleyman'ın büyük oğlu Şehzade Mustafa'nın üç eşi ve Padişah'ın Hürrem Sultan'dan olan oğlu Şehzade Bayezid'in iki eşinin de Çerkes olduğu bilinmektedir.
II.Selim'in ismi bilinmeyen bir eşi'nin de Çerkes olduğu tesbit edilmiştir. III.Murad'ın iki eşi ve III.Mehmet'in de üç eşi Kafkasyalıdır.
I.Ahmet'in ilk eşi Çerkes ve son eşi de Gürcü'dür. IV.Murad'ın iki eşi Çerkes'dir. Aynı şekilde I.İbrahim'in eşlerinden biri Abaza ve iki tane de Çerkes Hasekisi vardır.
I.İbrahim'den sonra gelen Padişah'ların eşlerinden bazıları Çerkes'dir. Ama I.Abdülhamit'in hemen bütün eşi Çerkes ve diğer Kuzey Kafkas halklarındandır. I.Abdülhamit'ten sonra Osmanlı Sarayında artık sadece Kuzey Kafkasyalı kızlar yaşıyordu. Bu durum Osmanlı'nın sonuna kadar devam etti. Sultan II.Abdülhamit 1909 yılında tahttan indirilince Meşrutiyet devri başladı. İttihatçıların etkisiyle Osmanlı Sarayında Kuzey Kafkasyalıların hakimiyeti sona erdi. Saraya artık Balkan kökenli kızlar alınmaya başlandı.
Özellikle son dönem Padişah'ların eşlerinin tümü Çerkes ve Abazadır. Aynı şekilde Şehzadelerin eşleride bu halklardandır. Örnek olarak Çamlıca'da Şehzade Yusuf İzzettin Efendi'nin köşküne komşu olan ve bu Şehzade'nin ailesini yakından tanıyan Bedia Hanım'ın anlattıklarını buraya eklemek istiyoruz. Bedia Hanım'ın anlattıklarını oğlu Sn.Faruk Denizmen tarafımıza göndermiştir, bu vasıta ile kendilerine çok teşekkür ederiz.
Bedia Hanım'ın anıları Kuzey Kafkasyalıların Osmanlı Sarayındaki etkileri ve yaşam tarzlarını çok güzel yansıtmaktadır:
>Merhum Yusuf İzzettin Efendi'nin Çamlıca'daki köşkü vaktiyle çok güzeldi. Bir büyük Köşk ve birde Seyir Köşkü vardı. Ayrıca birde Müştemilat dairesi vardı, ama o çoktan yıkıldı. Şehzade'nin vaktiyle beş eşi varmış. Ben sadece üçünü tanıdım. İkinci Hanımı ben ilk defa 1942 senesinde gördüm, o zaman 13 yaşımdaydım ve annemle ziyaretlerine Nişantaşına gitmiştik. Orada bir köşkleri daha vardı, ama bu köşk sonra müsadere edildi. İkinci Hanımın ismi Tazende idi ve yaşına rağmen çok güzeldi. Bembeyaz tenliydi. Vaktiyle kara saçlıymış, gözleri de kahve renkliydi. Bu hanım Abazaydı ve bir Bey kızıydı. Babası Tazende Hanım'ı Saraya tahsil için göndermiş, sonra orada Yusuf İzzettin Efendiyle evlendirmişler. Herhalde Şehzade'nin annesi istemiştir, çünki o da Abazaymış. Tazende Hanım çok malumatlı ve kibar bir hanımdı. Çok güzel ahenkli konuşuyordu. Birinci Hanım'ı Çamlıca'da tanıdım. İsmi Nazikeda idi ve ismi gibi çok nazik bir hanımdı. Uzun boylu, beyaz tenli, mavi gözlüydü. Buda Abazaydı. Tazende Hanım gibi Bey kızıymış.Üçüncü Hanım Leman Hanım Tatardı. Kırımlıymış ve aileside oradan savaş yüzünden kaçıp gelmiş. Daha çok küçükken Saraya vermişler, orada okuma yazma öğrenmiş. Bu hanım vaktiyle Kalfaymış ama Yusuf İzzettin Efendi'nin beğenini kazanmış. Şehzade'den üç çocuğu olmuş. İki kız bir de Şehzade. Ama oğlu sürgünde veremden öldü. Kızları Şükriye ve Mihrişah Sultanlar 1952'den sonra Af kararıyla memlekete döndüler ve Çamlıca'da oturdular.
Birinci Hanım Nazikeda Hanım yerlere kadar inen elbiseler giyerdi. Başına beyaz bir örtü örterdi. Çok konuşmazdı. Bakışı hep hüzünlüydü, en çok bu hanımın haline üzülüyorum, malı mülkü yoktu, zavallı hep başkalarının yardımına muhtaç olarak yaşadı ve öldü.
İkinci Hanım'ın çok mücevheri var derlerdi, zaten söylenenlere göre Yusuf İzzettin Efendi en çok bu hanımını el üstünde tutar onu şimartırmış. Bu özel alakaya rağemn çocuğu olmamış, Üçüncü Hanım üst üste üç çocuk dünyaya getirince de Tazende Hanım haliyle çok üzülmüş. Şehzade de her doğumda Leman Hanım'a değilde Tazende Hanım'a üzülmesin diye Mücevherler hediye etmiş. Bu yüzdendir çok zengindi.
(...) Üçüncü Hanım yani Leman Hanım Çamlıcada öldü. Nazikeda Hanım maddi sıkıntılar yüzünden üvey kızlarının yanına Kahire'ye gitti ve galiba orda öldü. Tazende Hanım çok varlıklıydı ve Kuruçeşme veya Ortaköy de oturuyordu. Bunun bakıcısı vardı, ismi Seza'ydı, buda Yusuf İzzettin'in hizmetçisiymiş ve bu Hanımın fransızların deyimi ile femme de chambre'siymiş. İkinci Hanım ihtiyarlayınca Seza'da bakıcısı oldu ve bütün malına kondu. Zavallı Tazende Hanıma bakmadı. Üstüne birde 40 küsür yaşında evlendi. Kocasıyla zavallı kadıncağızın parasını yediler. Sonra Tazende Hanım öldü. Beşiktaş'ta Yahya Efendi Mezarlığına defn ettiler<
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen