Merhume büyük halam'in ezeli rakibesi Hürrem Haseki 17 Nisan 1558 tarihin de vefat etmiştir. Osmanlı tarihin de ki rolü çok büyük ve önemlidir ama bu Hasekiyi esas ünlü yapan Sultan Süleyman'ın ta kendisidir. Sultan Süleyman istemeseydi Hürrem Haseki asla bu derece güçlü olamazdı. Zaten ne olduysa Padişahın ona sağladığı imtiyazlardan oldu. Keza Şehzade Mustafa ve İbrahim Paşa'da bu kederli olaylar zincirinin bir kurbanı olmadılar mı! Aslında Hürrem Haseki'yi fazla büyütmemek lazım, çünkü o Osmanlı tarihin de ki ilk'lere imza atmadıki! Mesela Sultan Süleyman'la olan nikahı niçin olay yaratan bir konudur. Sultan Süleyman, Hürrem'den önceki eşlerine de nikah kıymıştı. Bu durumda Hürrem'i nikahlaması gayet normal değilmi, ayrıca Sultan Süleyman'dan önceki Padişah'larda kadınlarıyla nikahlılardı. Keza Hürrem'in Padişahla nikahlanması özel ve abartılacak bir olay değildir. Bundan başka Hükümdar'ın meşru eşi Hürrem'di demekte bu yüzden katiyyen doğru değildir! Hürrem meşru idi de Mahidevran ve Gülfem neydi! Şimdi bazıları onlar Cariye'ydi diyebilir, ama tam aksine Sultan Süleyman'ın tek veya ilk Cariye eşi Hürrem'di. İşte bu yüzden Hürrem'in yükselişi olağan üstü bir olay oldu.
Mahidevran bir Prens'in kızıydı, Padişah eşi olup makam ve kudret sahibi olması gayet doğaldı. Aynı şekil de Gülfem de Arnavut beyinin kızıydı. Bu iki kadın'ın güçlenmesin de şaşırılacak bir durum yoktur. Fakat Hürrem'in, yani alelade bir Cariye'nin fevkalade kuvvetlenmesi pek de alışılmış birşey değildi. Bu yüzden de herkes Hürrem'i konuşur olmuştu. Hürrem'in koskoca Mahidevran'ın yerini alıp Hükümdar'ın da nikahlı eşi olması hiç kimsenin aklına gelmeyecek bir olaydı. Bütün bunların gerçekleşmesi de cümle alemin ağzını açık bıraktı.
Mahidevran imtiyazlı olmaya çocukluğundan buyana alışkındı. Hizmetkarları, maiyeti vardı. Emir verir ama asla emir almazdı. Fakat Hürrem en alt kıdemden tepeye yükseldi. Böyle bir yükselişin gerçekleşmesi için yanlızca fiziki güzellik yetmez, akıl ve kabiliyet lazım. Hürrem Haseki çok kurnaz ve akıllı bir kadındı. Kimi nasıl kullanacağını gayet iyi biliyordu. Mahidevran ise bu tür akıl oyunlarına hayatında pek ihtiyacı olmamıştı, o zaten zirvedeydi, makam bakımından artık sadece Valide Sultan olabilirdi. Herkese hoş görüşlü ve nazikti, illa birilerini kendine bağlamak için entrikalar üretmiyordu. İşte bu yüzden de zamanla Saraydaki hakimiyetini Hürrem'e kaptırdı. Mahidevran asaletine, konumuna, kişiliğine ve hoş görüşüne emindi, Saraylıların her zaman için arkasında duracağını zannediyordu. Hürrem ise kendini geliştirip Politik davranıyordu, nihayetin de entrikalarıyla başarılı da oldu. Mahidevran'ı tahtından devirdi ve ölümüne dek bu tahtın sahibi kaldı.
Hürrem Haseki'nin ölümünü Mahidevran çok geçmeden duydu. Zaten Büyük Haseki'nin vefatı her yerde ilan ettiriliyordu. Acaba rakibesinin öldüğünü öğrendiğin de ne hisseti, ne düşündü ve ne dedi? Dedemin notlarında bu konu hakkında fazla birşey yazmıyor, yanlızca şu satırları kaydetmiş:
(...) Hürrem'in vefat ettiğini pek fazla sürmeden Mahidevran Haseki'ye söylemişler. Haberi getiren Abide Hatun'a 'Bu cihanda saltanat sürüp, yüzüme gülüyordu, diğer alem de hesap verirken de gülecekmidir' demiş (...)
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen