Mahidevran Haseki'nin Hürrem Haseki'yi meşhur dövme olayını rahmetli dedemin notlarında şöyle anlatılıyor:
(...) Ananevi tertibat mucibince Harem'e giren Alexandra Lisowskaya, sıkı bir terbiyeden sonra Harem Sofhasına çıkma müsaadesi almış. Zaten pek dilber olan bu rus kızı, uzun örülmüş kızıl saçları ve güzel mavi gözleriyle Padişahın nazarı dikkatini celb etmiş. Derhal hususi daireye alınan rus kızı burada artık bütün bütün Hükümdarın kalbini fethetmiş ve Gözdelik makamına yükselmiştir. Sultan Süleyman kızın saçına ve parlak yüzüne istinaden Hürrem ismini tesmiye etmiştir. (...) Mahidevran Haseki zevci'nin üstüne bir Cariye getirmesine pek hiddetlenmiş ve kayınvalidesi Hafza Sultan'ın huzuruna çıkıp: 'Bize hak reva görülen bumudur, Efendimizin alelade bir Cariye'yi bize tercih etmesini hangi kadın kabul eder' diye şikayet ediyor. Hafza Sultan ise gelinini susturup 'Padişahın iradesini hiç kimse sorgu sual edemez, sen bile' diyor. (...) Nihayet bir gün Mahidevran Haseki, Harem'in büyük Salonun'da Hürrem Haseki'ye tesadüf eder. Rus kızı oturmuş başka harem kızlarıyla gülerek sohbet ediyor. Mahidevran Haseki bu Cariye'nin mağrur hallerine zaten haftalardır fevkalade hiddetlendiğinden artık kendisine hakim olamayarak Hürrem'in üzerine yürüyüp 'Rezil! Seni satılmış et parçası kadın! Demek benim yerimi almak istiyorsun, benimle yarışabileceğini mi zannediyorsun! Seni o geldiğin rus cehennemine geri göndereceğim' diye bağırıyor. Kızın saçından tutduğu gibi yere fırlatıyor ve üzerine çullanıp tokatlayarak bir güzel tartaklıyor.
Dayak olayı Venediklilerin raporlarında da var ve ilk defa harem içerisinde bu derece şiddetli bir çekişmenın olduğunu yazmışlar. Fakat hiçbir kaynak bu kavga esnasında söylenen sözleri yazmamış. Benim merak ettiğim, dedeniz nasıl aralarında geçen diyaloğa kadar bilebiliyor? Arada asırlar var ve Harem müessesesinin ne kadar disiplinli ve gizli olduğunu biliyoruz. Dedeniz anlatmak istediği şeyi rivayetler doğrultusunda kurgulamış olabilir mi? Başka bir merak ettiğim konuysa Mahidevran Sultan'ın dış görünüşü hakkında. Gelmiş geçmiş bütün kaynaklar onun için 'siyah saçlı, beyaz tenli' ifadesini kullanırken siz sarı saçlıydı kanısını ileri sürdünüz. Oysa Kanuni'nin şiirlerinde ona siyah saçlı olduğunu belli eden övgülerle yaklaştığını biliyoruz. Acaba Kabardey Sarayı'ndan ayrıldığında sarı saçlı olabilir mi? Diğer ve en çok ilgi duyduğum konu; atalarınızın yaşadığı saray... Nerede olduğu hakkında tam bilgi vermemişsiniz. Ben de bir Çerkez ve Abhaz olarak o sarayı, Mahidevran'ın yaşadığı yerleri görmeyi çok isterim. Sarayın günümüzde tam olarak nerede olduğunu yazarsanız sevinirim. Ayrıca yüklediğiniz resimler saray hakkında merakımızı giderecek cinsten değil. Sanırım büyük kısmı günümüze ulaşamamış. Ben sarayı gördüğümde şaşırmıştım. Ormanın içinde bir yerdi. Ben hayalimde bir kale içinde büyük bir saray hayal etmiştim. Kabardey prenslerinin sarayı hakkında daha çok görsel yüklemenizi rica ediyorum.
AntwortenLöschenNe güzel merak edip soruyorsunuz, keşke çoğunluk aynı sizin gibi merak edip tarihi araştırsa. Sorularınızın cevabı şöyledir: Mahidevran ile Hürrem arasında geçen kavgayı Venedikli elçide raporlarında anlatıyor ve hatta aralarında geçen diyaloğuda yazmış. Fakat Venedikli elçi Mahidevran'ın orda Hain dediğini yazıyor, fakat doğrusu Rezil olması lazım. Peki Venedkli elçi bunu nerden duymuş diyeceksiniz. Harem Ağaları saray haricine çıkabiliyor biliyorsunuz, onlar vasıtasıyla Harem de olup bitenleri Çarşıda Pazar'da dostlarına anlattıkları görülmüştür. Ayrıca o dönemki elçiler Saray'dan haberdar olmak için Harem Ağalarına para ödeyip bilgi topluyorlardı. Fakat dedem bu bilgiyi tarihi mektuplardan edinmiştir. Mahidevran alelade bir Cariye değildi, ailesiyle mektuplaşıyordu. Ayrıca erkek kardeşi Mustafa Paşa'da Saray'da Vezirdi. Onunlada yüz yüze görüşüyordu, ona anlattıklarıda aile içinde kalmıştır. Mustafa Paşa'nın kızları mesela halalarını Saray'da ziyaret ediyorlardı, onların görüp duyduklarıda aile içinde kalmıştır. Yani bu bilgilerin bugüne ulaşması böyle bir konumda zor değil. Rahmetli dedem de kendi ailesi içinde topladığı bilgileri yazıp ileriki nesillere miras bırakmıştır. Diğer sorunuza geleyim: buraya eklediğim Saray resimleri Mahidevran Haseki'nin dönemine ait değil. Bu Saray çok sonra inşaa edilmiş. Mahidevran'ın annesi Kırımlı Giray Hanedanından olduğundan bir süre Kerç şehrinde o zamanki ismiyle Bosfor'da dünyaya gelmiştir. Fakat kendisinden büyük olan kardeşleri Taman denilen bölgede dünyaya gelmişler. Taman Kırım'a yakındır, haritada bakarsanız görebilirsiniz. Zaten Taman'ın kuzeyinde Temruk isminde bir şehir vardır. Buraya dedelerim bir Kale yaptırmış, fakat Mahidevran'ın bu Kale de yaşadığını zannetmiyorum. Mahidevran saray'a gönderilmesine ilk başta Kerç de daha sonra Taman'da yaşamış olması lazım. Mahidevran'ın annesi Giray prensesi olduğundan Çerkesler arasındaki Taht kavgası yüzünden babası kızlarını Kırım'a göndermiş. Zaten Sultan Süleyman Kırım'da Kefe Sancak Beyi iken Mahidevran'la tanışıyor. Mahidevran'ın resmine gelince: Sultan Süleyman'ın Mahidevran'ı tasvir eden bir mektubu yoktur diye biliyorum. Biraz yukarıdada anlattığım şekilde Mahidevran'ın görüntüsünü bugün biliyoruz. Altın sarı saçlı, yeşil gözlü, beyaz parlak tenli, ince belli ve uzun boylu imiş. Ayrıca Sultan Süleyman bu tür kadınlardan hoşlandığını zaten görebilirsiniz. Hürrem de parlak kızıl saçlı, mavi gözlü ve beyaz tenli. Gülfem Hatun buna benzer bir tip olması lazım. Sultan Süleyman demekki esmer kadınlardan hoşlanmıyor. Mahidevran katiyyen koyu saçlı değildi, bunu bugün biliyoruz.
LöschenSize ne kadar teşekkür etsem az. Şuan kafamdaki soruların çoğu yanıtlanmış oldu. İnanın Mahidevran Sultan benim için çok garip bir değere sahip. Bir yandan da yakın hissediyorum. Çünkü ailemdeki herkes neredeyse Kafkasya kökenli. Kabul ediyorum, ilgim diziyle birlikte yoğunlaştı. Fakat benim ailemde de Mahidevran diye bir kadının varlığından bahsediliyordu. Çerkez kökenli olduğu söyleniyordu. Prenses olduğunu kimse söylemedi tabi. Cevabınızda keşke çoğunluk merak edip araştırsa dediniz. Emin olabilirsiniz, Mahidevran Osmanlı'nın en çok merak edilen kadınlarından. Çünkü kimliği o kadar gizli ve karmaşıktı ki, ne isimler takıldı, ne kökenler yakıştırıldı. Polonyalı Anna dendiğine bile rastladım kitaplarda. Ayrıca Mahidevran Sultan günümüzde çokça sevilen, çokça tartışılan bir kadın. Müthiş bir hayran kitlesi var. Facebook'ta göz attıysanız görmemiş olmanız imkansız. Binlerce beğenilik adına açılmış sayısız hayran sayfası vardı. Tims çoğunu kapattı. Yani demek istediğim aslında çok fazla merak edilen bir kadın. Osmanlı tarihinde kendisi ve oğluyla iz bırakmış bir karakter. Aslında size sormak istediğim o kadar çok soru var ki.. Bu arada evet araştırmıştım siz haritayı koymadan, hatta bu blogdan haberim yokken. Taman diye bir yer olduğunu biliyorum. Hatta Bosfor krallığına da rastlamıştım. Hayalimdeki Mahidevran'ı anlatmaya kelimeler yetmez ama bana kalırsa kanının getirisi bir yana, çok güçlü bir kadındı. Normalde padişahın gözdesine el kaldıranın kellesinin vurulması gerekirmiş. Mahidevran'a neden yapılmadı en açık örnek? Ya da neden yapılamadı. Benim aklımı kurcalayan diğer soruları yazmak istiyorum. Vaktiniz oldukça cevaplarsanız sevinirim. Mahidevran Sultan ve İbrahim Paşa arasında gerçekten bir ittifak var mıydı? (Tarihçiler paşalarla kadın sultanlar asla konuşamaz diyorlar.) Mahidevran bir prensesti ama neden harem kayıtlarında 'Abdullah ve Abdülmennan kızı' olarak geçiyor? Sultan Selim'in bir eşinin Kırım prensesi olduğunu yazmışlar. Ama Mahidevran'ın babasının ismi niye yok? ve benzeri birçok sorum var. Ama en çok aklımı kurcalayan, aslında hiç inanmadığım birçok kurguya malzeme olan olay; Şehzade Mehmed'in ölümü. Mahidevran Sultan ve bu ölümün sizin görüşünüzce herhangi bir alakası olabilir mi?
AntwortenLöschenAyrıca Osmanlı tarihinde çok güzel diye bahsedilen iki kadına rastladım. Nurbanu ve Mahidevran Sultan. İsminin anlamı tam olarak günümüz türkçesine çevrilemeyecek kadar değerli. Gülbahar da dendiğini görüyoruz. Çerkez olması da bu fikri destekliyor. Gerçekten bu kadar güzel miydi? Koyduğunuz resimle ne kadar benziyordu? Bu arada onun sözüne ne kadar güvenilir bilmiyorum fakat Yavuz Bahadıroğlu Kanuni'nin Mahidevran'a da şiirleri var demişti. Benim rastladığım Muhibbi mahlaslı birkaç şiirde de siyah saçları övülüyordu.
LöschenMahidevran'ın İbrahim Paşa'yla bir ittifakı neden olmasınki, zaten İbrahim Paşa Şehzade Mustafa yanlısıydı. Elbette Mahidevran'da bu ittifakı desteklemiştir. Şimdi ki tarihciler harem de ki kadınların hiçbir şeye karışmıyormuş gibi tasvir ediyorlar. Bu nasıl olurki. O Şehzadeleri dünyaya getiren, onları büyüten bu kadınlar değilmi. Şimdiye dek Harem pek araştırılmadığından bugünki tarihciler, özellikle türk tarihcileri bugünki sosyo kültür yapıya göre Haremi değerlendiriyorlar. Onlara göre Harem kadını, Saray'da oturur politikaya karışmaz, çok dindar, hayırsever vs. Tamam bu kadınların hayıreserleri var, elbette olacak, çünkü bunlar tarihe izlerini bırakmak istiyorlar. Mesela bir türk tarihci kitabında Kadınlar Saltanatını anlatırkan: kınalı parmaklarıyla siyasete karıştılar diyor, bu resmen kadınları aşığılamaktır. Ne yani kadın olduğu için politikaya karışamaz mı? Bu nasıl bir olgudur. Bugünki tarihcilerde buna benzer lakırdılar ediyorlar. Harem kadınları işte kadın oldukları için susup oturacaklar, birşeye karışmayacaklar. Olacak şeymi. Bu düşünce çok yanlış. Hürrem elbette politikaya karışmıştır, elbette kendi oğullarını tahta çıkartmak için uğraşmıştır. Şimdi böyle söylemelerinin diğer bir sebebi de Sultan Süleyman'ın kadın lafına uymazdı imajını vermek. Kadın lafına uysa ne olurki? Kadınlar insan değilmi? Eşinin lafına uyduysa çok mu adi biri oluyor veya erkekliğini mi kaybediyor. Ben feminist değilim, ama kadınların aşağılanmasına elbette karşıyım, işte tarihcilerin de yaptığı bu. Hürrem entrikada kurmuştur, İbrahim Paşa'nın öldürülmesinde de parmağı vardır, Şehzade Mustafa'nın katledilmesindede rol oynamıştır. Hani Ataerkil bir toplum deniliyorya işte bütün problem ordan kaynaklanıyor. Haremi eskiden çıplak kadınların oturduğu mekan diye tanıtırlardı, şimdi de resmen Hapishaneye çevirdiler, işte kadın orda hanım hanımcık oturur çıt çıkarmaz, ancak çocuk doğurur, hayır işi yapar, bitti. Bu kadınların bilinçleri yokmuydu. Bulundukları konumun farkında değillermiydi. Örnek Hürrem'in mektupları, bu tür mektup yazan bir kadın politikayada karışmasını bilir, entrikada kurar. Akıl var mantık var.
AntwortenLöschenEfendim, insanların bilgisizliğini kullanıp yukarıda izah ettiğim imajı vermeye çalışıyorlar. Hatta bu Kadınlar Saltanatı açıklaması çok aşağılatyıcı, ne demek yani kadınlar saltanatı, e o zaman padişahlar içinde Erkekler Saltanatı diyelim. Bu lakırdıları yapan tarihcilere bakarsanız, geneli erkek, çok enteresan bir durum. Şimdi Harem kayıtlarında neden Mahidevran'ın babası Abdullah veya Abdulmennan diye geçiyor açıklayım: Harem'e giren kızlar Asilzade olsun olmasın Allahın kulu manasına gelen Abdullah kızı olarak kayıt edilir. Ayrıca Mahidevran için bunu nereden biliyoruz, vefat ettiğinde öyle yazmışlar ondan. Harem defterinde Mahidevran Abdullah kızıdır diye birşey yoktur. Hem Mahidevran öyle bir deftere kayıt dahi edilmemiştir, çünkü Mahidevran geleneksel Harem mensubatı değildir. Kefe sancağında Sultan Süleyman'la evlenmiş ve doğrudan Padişah zevcesi Hasekisidir. Türk olmayan bütün kişilerde kadın olsun erkek olsun hep bu Abdullah ismi kullanılmıştır. Osmanlı'da Avrupa'da olduğu gibi bir Asalet sistemi yoktur, soyisim yoktur. Ancak kişinin bulunduğu makama göre değerlendiriliyor. Örnek Boşnak, İtalyan ve diğer Avrupalı asilzadeleri müslüman olduktan sonra bile baba isimleri Abdullah diye kayıt edilmiş. Giray hanedan mensupları için bile bu tür kayıtlar mevcuttur.
AntwortenLöschenSultan Süleyman şair ruhlu biri, elbette Mahidevran içinde birşeyler yazmıştır. Ama doğrudan Mahidevran'a yazdığı bir şiir bugüne ulaştığını duymadım.
AntwortenLöschenTeşekkür ederim. Ben de sizin gibi düşünsem de 'Kadınlar Saltanatı' ifadesini aşağılayıcı bulmuyorum. Osmanlı Devleti mevcudiyeti esasıyla ataerkildi. Eğer ataerkil olmasaydı 'kraliçelik' diye bir kavram olurdu Osmanlı'da. Elbette erkeklerin düşünceleri kadınlarınkinden çoğu zaman üstün görülüyordu. Osmanlı içine bakarsak da bu böyle bildiğiniz gibi. Ancak tarihçilerin olaylara mantıklarıyla baktıklarına bende inanmıyorum. Şehzade Mustafa'nın ölümünde Hürrem masumdu diyen tarihçiler var. Ben kendi yorumumda Mahidevran'ın Mehmed'i öldürdüğüne inanmıyorum. Eğer Mehmed'i öldürmek isteseydi, Hürrem'i de öldürürdü. Dediğiniz gibi; Mahidevran alelade bir cariye değildi. Fakat Hürrem bir köleydi. Bunu kimse inkar edemez. Eğer Mahidevran Hürrem'i gerçekten kendi soyundan yürüyecek olan iktidara tehdit olarak görseydi onu ortadan kaldıracağına inanıyorum. Mahidevran Mehmed'i öldürdü ne demek asıl? Bahsettiğimiz kişi evliyaların duasını almış bir kadın. Ben katil olduğuna inanmıyorum. Ama bunu yapabilecek güçte olduğuna inanıyorum.
LöschenBu arada 'Abdullah kızı Mahidevran' ifadesinin Saruhan'daki kayıtta da olduğu söyleniyor Feridun Emecen tarafından. Ayrıca benim takıldığım konuların bir diğeriyse ona olan hitap tarzı. İlber Ortaylı'nın yorumuna göre o dönemde sultan diye anılan tek padişah kadını Hürrem'di. Fakat Temrukoğlu ailesinin verdiği bilgiler Mahidevran'ın da nikahlı olduğunu söylüyor. Siz elinizdeki belgelerde Mahidevran'a haseki unvanıyla mı sultan unvanıyla mı hitap edildiğine daha çok rastladınız? Blogunuzda da daha çok Mahidevran Haseki diye bahsediyorsunuz. Hatta bir şiire de rastladım blogunuzda, orada da Mahidevran Haseki deniyordu. Dizide görülen gibi Haseki Mahidevran Sultan diye mi hitap ediliyordu, bazı kaynaklar Mahidevran Gülbahar Hatun diyor, tıpkı Hafsa Hatun dedikleri gibi.
LöschenBen Mustafa aracılığıyla değil aslında, Mahidevran ve İbrahim biliyorsunuz Saruhan'a aynı saraydaydılar. Bir arkadaşlıkları olabilir mi? Ailenizin notlarında hiç rastladınız mı demek istemiştim.
AntwortenLöschenHayır öyle birşey yoktur. Zaten Mahidevran'ın İbrahim Paşa ile görüşmüş olmasıda mümkün değil. Arkadaşlık söz konusu olamaz, fakat ileriki yıllarda İbrahim Paşa'nın Şehzade Mustafa taraftarı olmasından bir ittifaklık mümkündür.
LöschenÖyle bir kayıt olabilir, yazdığım gibi Abdullah kaydı konusunda Osmanlı Devlet sistemin de bir ayrım yapılmamış maalesef. Şimdi Mahidevran ve Şehzade Mehmed meselesine gelelim: Öyle birşey yoktur. Dizi de neden böyle gösterildiğinide açıklayım: İleride Hürrem'in entrikaları yüzünden Şehzade Mustafa katledileceği için Mahidevran'la güya bu şekilde bir ödeşme mevzu bahis oluyor. Fakat gerçekte katiyyen Mahidevran'ın bu Mehmed'in ölüm olayında bir parmağı yoktur. Bu Şehzade Mehmed bilindiği gibi hastalandı ve öldü. Ne zehir, ne bıçaklanma gibi bir olay yoktur. Ayrıca böyle gösterilmesi bize karşı bir dayatma yapmak içindi. Birde görüldüğü gibi Mahidevran'ın Şehzade Mustafa'nın katline kadarki kılık kıyafeti ne kadar basitti, halbuki Hürrem şahane elbiseler içinde gösteriliyor, buda bir dayatmadır. Sonra Şehzade'nin katlinden önce Mahidevran'ın saçıda beyaz var ama Hürrem de yok, buda bir göndermedir. Utanmadan sıkılmadan halamı resmen sefil gibi gösterdiler. Yazıklar olsun o yapımcılara.
AntwortenLöschenÜnvanlara gelince: Sultan ünvanını Padişah, Padişah ve Şehzade kızları ve Padişah anneleri kullanırdı. Yavuz Sultan Selim'e kadar Padişah eşlerine Hatun denilirdi. Sultan Süleyman'dan sonra Haseki denilmeye başlandı. 18.yy'da ise Kadınefendi ünvanı kullanıldı. Mahidevran ise Haseki ünvanını yaşıyordu ve Baş Haseki idi. Hafza Hatun, daha sonra Valide Sultan olduğundan Sultan diye anıldı. Mahidevran Valide Sultan olamadığından Haseki olarak kaldı ve oğlunun katlinden sonra Sultan Süleyman'ın iradesiyle artık Hasekilik ünvanı alındı. Bu yüzden arşiv kayıtlarında Mahidevran Hatun diyede kayıtlıdır. Sultan Süleyman'la evlenmeden önce ise Kabardey prensesi idi.
AntwortenLöschenAyrıca Padişah'tan veya Şehzade'den çocuk dünyaya getirince Sultan olunur diye birşey yoktur. Kadın'ın çocuğu olsun olmasın Padişah'ın eşi ise Haseki'dir, Şehzade eşi ise Hatun'dur. Bu ünvanlar 18.yy'da değişti ve Padişah eşi Kadınefendi, Şehzade eşi Hanımefendi ünvanlarını aldılar. Bir Şehzade padişah olduğundan ilk dört eşi evlenme tarihlerine göre Baş Haseki, İkinci Haseki diye ünvanlar alırlar. Çocuklarının sayısına göre ünvan verilmezdi. Ayrıca Padişahın kızının ve kız kardeşi'nin kızı Sultan değildir, o Hanımsultan'dır.
AntwortenLöschen