Osmanlı padişahları arasında en çok tartışılan hükümdarlardan biri kuşkusuz II. Abdülhamit'tir. Hakkında yurt içi ve yurt dışında yayınlanan pek çok kitap var. Ama II. Abdülhamit'in unutulmaması herşeyden önce 30 seneyi aşan saltanatı ve tabiiki devlet politikasından kaynaklanıyor.
II. Abdülhamit'in siyasi düşünce ve faaliyetlerinden ziyade aile hayatıda insanların ilgi odağı olmuştur. Özellikle Yıldız Sarayında kurduğu Harem yapıları Devletin merkezi haline gelmişti. Malum II. Abdülhamit, Ali Süavi olayından sonra devletin idaresini Dolmabahçe Sarayından alarak Yıldız Satayına nakletmişti. Çünki Yıldız Sarayı konumu bakımından daha emniyetli idi ve saltanatı boyunca yeni binalar ve yüksek duvarlar ekletip Sarayı daha güvenli bir hale getirmiştir. Bu süreç içinde en fazla Harem bölümü yeni köşklerle genişletildi, zira II. Abdülhamit'in pek çok eşi ve hizmetlileri vardı. Harem halkı yaklaşık 500 kişiden oluşuyordu.
Abdülhamit hayatı boyunca tam 13 defa evlenmiş ve bu evlilikleri kadarda Gözdesi olmuştu. İşte bu eşlerden biride Nevcedid Hanım'dır. Zamanında Sarayın en nüfuzlu kadınlarından biri olan Nevcedid Hanım büyüleyici bir güzelliğe sahipti. Geçenlerde Nevcedid Hanım'ın büyük yeğeni olan Sayın Rezan Bayındır hanımefendi ile görüştüm.
Abdülhamit hayatı boyunca tam 13 defa evlenmiş ve bu evlilikleri kadarda Gözdesi olmuştu. İşte bu eşlerden biride Nevcedid Hanım'dır. Zamanında Sarayın en nüfuzlu kadınlarından biri olan Nevcedid Hanım büyüleyici bir güzelliğe sahipti. Geçenlerde Nevcedid Hanım'ın büyük yeğeni olan Sayın Rezan Bayındır hanımefendi ile görüştüm.
Sayın Rezan Bayındır'ın kızı, değerli arkadaşım Derya Kuguşev burada Paris de yaşıyor ve annesinin ziyarete geldiğini duyunca Rezan Hanımla görüşmek için yanına gittim. Rezan Hanım harikulade bir insan. Nezaketi, hal ve tavrını tarif edemem.
Rezan Hanım'a halasını anlatmasını rica ettim ve anlattıklarını kayıtladım. İşte Rezan Hanım'ın anekdotlarından Nevcedid Hanım:
Bizim aile aslen Çerkes Kabartay. Babamın büyük dedesi Kafkasya'da hüküm süren onca prenslerden biri olan Jembolat Janhotov idi. Jembulat Bey'in babasıda Kabartay'ların son hükümdarlarındandı. Ailemiz büyük Çerkes sürgününde, yani 1864den sonra Kafkasya'dan Osmanlıya göçmüşler. Ama Jembolat Bey çok yaşlı olduğundan ve vatanını terk etmek istemediğinden Kafkasya'da kalmış, yanlız çocukları Türkiyeye gelmişler. O tarihlerde Osmanlı padişahı Abdülaziz Çerkesleri önce Balkan'lara göndermiş, sonra oradan Trakya'ya ve son olarak Adapazarı ve İç Anadoluya yerleştirilmişler. Bizim aileyede Kayseri de toprak verilmiş. Fakat bu göçler yüzünden pek çok Çerkes salgın hastalıklardan ölmüş. Aynı şekilde bizim büyük dedemiz Kanşav Bey de hastalanmış ve bir süre sonrada vefat etmiş. Kanşav Bey'in eşi Zeynep Hanım ise beş çocuğuyla ortada kalmış. Çocuklarının istikbali için Sultan Mecit'in kızı Refia Sultan'dan yardım istemiş. Refia Sultan'ın manevi annesi - şimdi ismini hatırlamıyorum - Zeynep Hanım'ın akrabası imiş, böylece aile İstanbul'a gidip Refia Sultan'ın sarayına taşınmışlar.
Saray adeti gereğince Zeynep Hanım'ın iki kızı Zehra ve Emine'nin ismi değiştirilerek Zehra'ya Payende ve Emine'ye de Nevcedid isimleri verilmiş. Kızlar Saray'da çok iyi bir tahsil almışlar, hatta Nevcedid, Refia Sultan'ın Saz takımına dahil edilmiş (...) Halam Nevcedid Hanım uzun boylu, uzun kumral saçlı, mavi gözlü, parlak beyaz tenli ve ince belli muazzam güzelliğe sahipti. Fiziki güzelliğinden ziyade seside güzelmiş. Sultan Hamit'in yeni tahta çıktığı sıralarda padişah Nevcedid Hanım'ı Refia Sultan'ın sarayında görüp beğenmiş ve hemen kızı haremine istemiş. Refia Sultan'da kendi evladı gibi sevdiği Nevcedid'i ancak nikah karşılığı padişaha vereceğini söylemiş. Sultan Hamit de kabul etmiş ve Nevcedid'le evlenmiş. Ama o sırada Sultan Hamit'in üç eşi varmış, bunlardan biride Bidar isminde çok güzel bir kadın. Bidar çok kıskançmış ve halama Saray'da etmediğini bırakmamış, hatta günün birinde Sultan Hamit'e »Nevcedid yaverlerinizden biriyle mektuplaşıyor« diye iftira atmış. Malum Sultan Hamit çok evhamlı bir adamdı, Bidar'ın lafına itimad ederek Nevcedid'i sorguya çekmiş, kadıncağız göz yaşı dökerek masum olduğunu söylesede padişahı inandıramamış. Ama bir süre sonra Nevcedid'in doğruyu söylediği meydana çıkmış, fakat artık iş işten geçmiş. Halam Sultan Hamit'in karşısına çıkarak »Siz bana itimad etmediniz, artık burada kalamam, beni boşayın« demiş. Padişah önce kabul etmemiş ama halamın ısrarı karşısında mecbur onayını vermiş. Fakat bu sırada kimsenin bilmediği: Nevcedid Hanım hamileymiş, bu üzücü olaylar yüzünden çocuğunu kaybetmiş. Ama belkide zehirletilmiş de olabilir, bilmiyoruz. (...) Sultan Hamit halama şehirde dayalı döşeli bir Konak hediye edip kaydı hayat şartıylada maaş bağlamış. (...) İttihatçıların yönetimi ele geçirmelerinden sonra halamın maaşını kesmişler ve o tarihten itibaren mücevherlerini satarak yaşamış. Sonunda elinde avucunda birşey kalmayıncada sefalete düşmüş ve yoksulluk içinde 1930larda vefat etmiş. (...) Ayrıca Nevcedid Hanım'ın ablası Payende Hanımda Sultan Hamit'in hazinedarlarından idi.
Nevcedid Hanım'ın hayat hikayesi bir roman gibi. Keşke birileri bu güçlü Çerkes prensesinin hayatını yazsada unutulmamasına mani olsa.
Rezan Hanım'a halasını anlatmasını rica ettim ve anlattıklarını kayıtladım. İşte Rezan Hanım'ın anekdotlarından Nevcedid Hanım:
Bizim aile aslen Çerkes Kabartay. Babamın büyük dedesi Kafkasya'da hüküm süren onca prenslerden biri olan Jembolat Janhotov idi. Jembulat Bey'in babasıda Kabartay'ların son hükümdarlarındandı. Ailemiz büyük Çerkes sürgününde, yani 1864den sonra Kafkasya'dan Osmanlıya göçmüşler. Ama Jembolat Bey çok yaşlı olduğundan ve vatanını terk etmek istemediğinden Kafkasya'da kalmış, yanlız çocukları Türkiyeye gelmişler. O tarihlerde Osmanlı padişahı Abdülaziz Çerkesleri önce Balkan'lara göndermiş, sonra oradan Trakya'ya ve son olarak Adapazarı ve İç Anadoluya yerleştirilmişler. Bizim aileyede Kayseri de toprak verilmiş. Fakat bu göçler yüzünden pek çok Çerkes salgın hastalıklardan ölmüş. Aynı şekilde bizim büyük dedemiz Kanşav Bey de hastalanmış ve bir süre sonrada vefat etmiş. Kanşav Bey'in eşi Zeynep Hanım ise beş çocuğuyla ortada kalmış. Çocuklarının istikbali için Sultan Mecit'in kızı Refia Sultan'dan yardım istemiş. Refia Sultan'ın manevi annesi - şimdi ismini hatırlamıyorum - Zeynep Hanım'ın akrabası imiş, böylece aile İstanbul'a gidip Refia Sultan'ın sarayına taşınmışlar.
Saray adeti gereğince Zeynep Hanım'ın iki kızı Zehra ve Emine'nin ismi değiştirilerek Zehra'ya Payende ve Emine'ye de Nevcedid isimleri verilmiş. Kızlar Saray'da çok iyi bir tahsil almışlar, hatta Nevcedid, Refia Sultan'ın Saz takımına dahil edilmiş (...) Halam Nevcedid Hanım uzun boylu, uzun kumral saçlı, mavi gözlü, parlak beyaz tenli ve ince belli muazzam güzelliğe sahipti. Fiziki güzelliğinden ziyade seside güzelmiş. Sultan Hamit'in yeni tahta çıktığı sıralarda padişah Nevcedid Hanım'ı Refia Sultan'ın sarayında görüp beğenmiş ve hemen kızı haremine istemiş. Refia Sultan'da kendi evladı gibi sevdiği Nevcedid'i ancak nikah karşılığı padişaha vereceğini söylemiş. Sultan Hamit de kabul etmiş ve Nevcedid'le evlenmiş. Ama o sırada Sultan Hamit'in üç eşi varmış, bunlardan biride Bidar isminde çok güzel bir kadın. Bidar çok kıskançmış ve halama Saray'da etmediğini bırakmamış, hatta günün birinde Sultan Hamit'e »Nevcedid yaverlerinizden biriyle mektuplaşıyor« diye iftira atmış. Malum Sultan Hamit çok evhamlı bir adamdı, Bidar'ın lafına itimad ederek Nevcedid'i sorguya çekmiş, kadıncağız göz yaşı dökerek masum olduğunu söylesede padişahı inandıramamış. Ama bir süre sonra Nevcedid'in doğruyu söylediği meydana çıkmış, fakat artık iş işten geçmiş. Halam Sultan Hamit'in karşısına çıkarak »Siz bana itimad etmediniz, artık burada kalamam, beni boşayın« demiş. Padişah önce kabul etmemiş ama halamın ısrarı karşısında mecbur onayını vermiş. Fakat bu sırada kimsenin bilmediği: Nevcedid Hanım hamileymiş, bu üzücü olaylar yüzünden çocuğunu kaybetmiş. Ama belkide zehirletilmiş de olabilir, bilmiyoruz. (...) Sultan Hamit halama şehirde dayalı döşeli bir Konak hediye edip kaydı hayat şartıylada maaş bağlamış. (...) İttihatçıların yönetimi ele geçirmelerinden sonra halamın maaşını kesmişler ve o tarihten itibaren mücevherlerini satarak yaşamış. Sonunda elinde avucunda birşey kalmayıncada sefalete düşmüş ve yoksulluk içinde 1930larda vefat etmiş. (...) Ayrıca Nevcedid Hanım'ın ablası Payende Hanımda Sultan Hamit'in hazinedarlarından idi.
Nevcedid Hanım'ın hayat hikayesi bir roman gibi. Keşke birileri bu güçlü Çerkes prensesinin hayatını yazsada unutulmamasına mani olsa.