Konuşmayan kalmadı, yazanlarda parmaklarını ya klavyede yada kalemde kırdılar. Hayret doğrusu, Türkiyede bu kadar çok tepki gören bir dizi hiç olmadı, belkide hiç olmayacak. Türkiye Cumhuriyetinin başbakanı bile konu olan dizi hakkında görüş bildirdi. Peki niçin? Başka işimiz yokta basit bir tv dizisi için kafa yoralım, zaman harcayalım değilmi?!
Aslında çok doğru. Ne diye tepki gösteriyoruz? Niçin bu kadar sinirleniyoruz veya orada burada dizi hakkında konuşuyoruz? Çünkü Türkiyede çok kişi Dizide gösterilen Osmanlıdan memnun değil. Ne Padişahı beğeniyorlar, ne paşaları, ne ağaları hele hatunları....ellerinden gelse kat kat çarşaf altına gömüp, ardındanda "düzgün" bir hareme kapatacaklar.
Ama benim tepkim daha başka. Aslında diziden memnunum, insanları tarihe meraklandırmak içinde iyi bir araç, ancak beni ve ailemi acaip huzursuz eden, kalbimize ok gibi saplanan önemli bir hata var: Mahidevran Sultan !!!
Dizi yapımcıları herşeyi gayet güzel düşünmüş ve tasarlamışlar, ama iş Mahidevran Sultan'a gelince iyice saçmalamışlar. Bir yerde de yapımcıların suçu yok, çünkü Mahidevran Sultan'ın geçmişi şimdiye kadar kara bir perdenin ardında saklıydı. Tarihçiler bile bu perdeyi aralamayı başaramadılar. Halbuki tarihi dökümanlarda geçmişi ve ailesi hakkında önemli ip uçları vardı. Buna rağmen gerçeği gün yüzüne çıkartamadılar. Belkide çıkartmak istemediler, çünkü önlerinde dünyaca ünlü, dillere destan Hürrem Sultan vardı. Niçin Mahidevran Sultan'ı araştırsalardıki, kendilerine göre verimli bir geçmişi olamazdı?! Satılmış, basit bir köle diye düşündüler, böyle birinin ne gibi büyük bir geçmişi olabilirdi?! Peki Hürrem köle değilmiydi? Köle pazarı üzerinden Padişahın yatağına ulaşmadımı? Rahmetli büyük halam Mahidevran Sultan, Hürrem'i paraladığı zaman çok isabetli konuşmuş: "Seni satılmış et parçası kadın!".
Ben, Melike Chimay, Çerkez Kabartay prensi Haydar Temruk Bey'in torunu ve Mahidevran Sultan'ın yeğeniyim. Zavallı ablam Perizat Temrukoğlu ailemizin düzgün anlatılması için Gazetelere röportaj verdi, TİMS Production'a kaç tane Mail yazdı, kaç defa Yapımcıları ihdar etti, rica etti, ama nafile...hala kendi bildiklerinden şaşmıyorlar. Ablam kanser olduğu halde, tarihi bir gerçeği aydınlatmaya çalıştı. Kimse dinlemedi, kimse kulak asmadı. Artık dermanı kalmadı. Halsiz yatağında yatıyor. Doktorlar çaresizler. Ya biz, ailesi olarak kahroluyoruz. Başta ablamın şu fani dünyada en azından bir isteğinin yerine geldiğini görmek ve ailemizin iadeyi itibarını sağlamak için, savaşacağım.
Aile arşivinde bulunan bütün dökümanları burada yayımlayacağım, büyüklerimden dinlediğim, bildiğim bütün bilgileri yazacağım. Belki bir umut birşeyler değişir.