Freitag, 27. Mai 2016

SARAYLI HANIMLARIN NÜFUS KAYITLARI

Osmanlı'nın son döneminde Saray'da yaşamış ve halk arasında Saraylı Hanım olarak anılan bazı Harem Mensubatı'nın Nüfus Kayıtlarına ulaştık. 
Sultan II. Abdülhamit'in Saray'ında ve Şehzade Saraylarında yaşamış bu hanımların Nüfus bilgilerine dair dökümanları bize akrabaları gönderdiler. Tarihci ve Araştırmacılar için değerli olduğunu düşündüğümüz bu Nüfus Kayıtlarını buraya ekliyoruz. 

Saraylı Hanım'ların ve ailelerinin özel bilgilerini korumak amacıyla belgelerin bazı yerleri karartılmıştır. 

Bu Belgelerde dikkat çeken önemli bir nokta ise Saraylı Hanım'ların ebeveyn isimleridir, çünki genelde Harem de bulunmuş hanımların baba isimleri Abdullah olarak kayıt edilirdi, ama Nüfus bilgilerinde ebeveynlerin asıl isimleri yazılı, buda son dönem Osmanlı Saraylarında yaşamış hanımların Cariye olmadığını gösteriyor!

Şadiye Sultan'ın Nedimesi


Naile Sultan'ın dayısının kızı

Şehzade Selim Efendi'nin Hazinedarı

Mezide Kadınefendi'nin Katibesi

Mittwoch, 25. Mai 2016

HATIRATLARI OLAN OSMANOĞULLARI VE SARAYLILAR

Avrupa'da Hatıratları olan çok Prens, Prenses ve Saray Mensubatları var. Ama bu Osmanlılar için söylenemez. Neden? Çünki Osmanlı Sarayında yaşananları dışarıya taşımak adetten değildi. Saraylılar çok ketumdu ve olayları sır olarak saklamışlardır. 
Ama Osmanlı'nın son döneminde Devletin avrupaileşmesi ile bu ketumlukta çözülmeye başlamıştır. Fakat Hatırat yazılması Cumhuriyet'in ilanından sonra olmuştur. Sürgüne gönderilen Osmanoğullarından çok azı Hatıratlarını yazmıştır. Aynı şekilde Saraylılardan bazılarıda anılarını kağıda dökmüşlerdir.
Hatıratlarını yazan Osmanoğulları:
  1. Ayşe Sultan (Osmanoğlu): Babam Sultan Abdülhamit
  2. Şehzade Ali Vasıb Efendi: Bir Şehzadenin Hatıratı
  3. Şadiye Sultan (Osmanoğlu): Hayatımın Acı ve Tatlı Günleri
  4. Naciye Sultan: Acı Zamanlar
  5. Mislimelek Hanımefendi (Abdülkadir): Saray'dan Sürgüne (Bu hanım doğuştan Osmanoğlu değildir, Şehzade Abdülkadir Efendi'nin eşidir)
Hatırat yazan Saraylılar:
  1. Leyla Açba: Harem Hatıraları 
  2. Afife Rezzemaza: Saray'dan Sürgüne
  3. Rümeysa Aredba: Sultan Vahdettin'in San Remo Günleri
  4. Safiye Ünüvar: Saray Hatıralarım
  5. Tahsin Paşa: Yıldız Hatıraları
  6. Leyla Saz: Saray ve Harem Anıları
Bu Hatıratlardan en önemlileri Osmanoğullarından Ayşe Sultan ve Şehzade Ali Vasıb Efendi'nin ve Saraylılardan ise özellikle Leyla Açba ve Tahsin Paşa'nın anılarıdır.

Son dönem Saray hayatı hakkında bilgilenmek isteyenleri bu değerli eserleri okumalarını tavsiye ederiz.

II.OSMAN'IN EŞİ ZÜLEYHA HATUN'UN MEKTUBU

II. Osman'ın büyük bir ihtimalle eşi ve bebekken ölen Şehzade Ömer annesi Züleyha Hatun'un Tarihci Agafangel Krimski tarafından araştırmalarında kullandığı iki mektubunu bize Sn. Anton Mihailoviç gönderdi, kendisine bu yolla çok teşekkür ederiz.

Mektub bir Saray görevlisi olan (herhalde Muhafız Alayından) İbrahim Ağa'ya 1623 yılında yazılmış:

>Karındaşım İbrahim Ağa makamına,
Rabbim sizi şerlerden muhafaza eylesün. Amin. Afiyette olasız. Haber edildimi malumum değildir, lakin burda bedsigal Mehmed Ağa'nın eline düştük. Allah içün Valide Sultan'a haber veresiz (herhalde Kösem Sultan kastediliyor), bizi buradan ıtlak eylesün. Bizimle beraber azap çeken hemşiremin Galataya avdetini müsaade buyura. Bedter haldeyiz. Nicedir fahamet penaha rakm eylerim, Sarayı Hümayunda bize refet eyleyen ümmeti Muhammed yoğmudur. Bir tas su ve ekmek içün vakti ömrümüzü tamam eyleriz, buna hoşnut ederiz. Lakin mekanı cennet ola Devletlü Şahım bize bunları layık eylermi idü. Hakkımız bumudur? Makamımıza hürmet yoğmudur! Beratlı Hasan karındaşıma da haber ettim. Dedilerki Validemin iki gözü çeçmandır. Cigerim hezarparedir. Çeçmigiryanım şehinşahım Ömer hakkı içün, bana değil burada bizimle azap çekenler içün refet isteriz. Matemkar hemşireniz Fatmatüzzehra Züleyha<.

Züleyha Hatun bu mektubu büyük bir ihtimalle Edirne Sarayından veya Edirne de bulunan bir Köşkten yazmış olabilir. Orada II. Osman'ın idamından sonra mahkum bulunuyordu. Mektubunda yanında bulunan ve ismini bilmediğimiz kız kardeşinin ve hizmetkarlarının serbest bırakılmalarını rica ediyor.
Züleyha Hatun daha sonra herhalde 1625 de Edirne'den çıkıp II. Osman'ın anne baba bir kızkardeşi Hanzade Sultan'ın yanına taşınması müsaade edildi ve Hanzade Sultan'ın yanında öldü.

Bir diğer mektup 1631 senesine ait II. Osman'ın anne baba bir kardeşi Şehzade Bayezid'e yazılmış:

>Devletlü Azametlü Şehinşahı Hazeratından Şehzade Bayezid efendimiz huzuruna,
Rabbim devletlü fehametlü Şehzademiz efendimizi her bela ve şerden muhafaza eylesün. Amin. Sıhhat ve afiyette olasız.
Velinimetimiz, biz biçare kullarınız içün bahşettiğiniz 90 akça teslim olundu. Fatma Sultan Hazretleri, Hanzade Sultan Hazretleri, Ayşe Hatun, Pervazdil Hatun, Zebifer Hatun, devletlü Haseki Nurcemal Gencinihan Hazretleri,  Kahya Kadın ve ismetlü halileniz Hazretleri sizi selam ederler. Her daim size dua ederiz. Cenabı hak sizi başımızdan eksik eylemesün. Amin. Kulunuz Fatmatüzzehra Züleyha<



Freitag, 20. Mai 2016

MAHFİRUZ SULTAN'IN LALA ÖMER EFENDİ'YE MEKTUBU

Tarihci Dimitri Kandemir, Mahfiruz Sultan'ın ölümünden önce 1620 senesinde oğlu'nun hocası Ömer Efendi'ye yazdığı mektubu derc etmiş:

(...) Osman'ın annesi'nin Ömer Efendi'ye yazdığı mektubu okumakta fayda var, çünki bu mektubunda Sultan'ın annesi Yeniçeriler hakkında görüşlerini bildiriyor:

>Efendi Hazretlerine, evvela mahsus selam ve dualar ederiz. Sıhhat ve afiyette olasız. Buraları sual edersiz, rabbimize şükranlar ola, afiyetteyiz. Arslanımla müşavere olundu mu? Ahmed Efendiye haber edildi. Vallahi bu hükmü pek hoş görmeyiz, nicedir bu hususu arslanımla müşavere ederiz, lakin hükmü padişahı ferman eylemenin vakti değildir. O Yeniçeri illetinin başını almak vakti değildir. Lakin o da olacaktır. Arlsanıma farz oldu, bu deyyusları bertaraf edesiz. Padişah hazretlerinden kendilerini daha nüfuzlu kabul eylemek, ne curettir. Biliriz, devletlü padişahım rahmet ola Ahmed Han Hazretlerine de bu deyyuslar muhtelif vakitler baş eğmediler. Sual ederiz, Devletin başı kimdir, Padişahu Hazretleri arslanımdır, ona mahsustur devletin bekası ve hükmü. Bu deyyus takımı kendilerini, sübhanallah, meliki mülk kabul ederler. Kabul ola mı bu hal! Dua ederiz, arslanımın saltanatını Hüda müzdad eyleye.
Şehzade Bayezid ve Şehzade Süleyman hazretlerine bağçede refakat eden o deyyus Mahmud'u görmek istemeyiz. An evvel başka yere tayin oluna<

Bu bilgi için Sn. Nicole Brunier ve tercüme için Sn. Felicitas Dumru'ya çok teşekkür ederiz.

Mittwoch, 11. Mai 2016

KÖSEM SULTAN'IN VAHŞİYANE ÖLÜMÜ

Kösem Sultan sadece Osmanlı'nın en uzun Naibe-i Saltanat süren Padişah annesi olarak tarihe geçmedi, bilakis vahşiyane ölümü de onun unutulmamasına sebep oldu. Çünki bütün Osmanlı Tarihi boyunca idam edilen ilk ve tek Valide Sultandı. Ayrıca öldürülme usulüne bakalırsa, bir düşmana dahi reva görülmeyecek şekilde olmasından, unutulmasıda imkansızdır.
Ama neden öldürüldü ve niçin bu kadar vahşiyane bir şekilde idam edildi? Bu soruların cevabını bulmak için pek çok Tarih Kitabı okumak şart! Yanlız internetten ve Vikipediden edilen bilgilere dayanarak bu soruların cevabı bulunamaz! Gerçekten merak edenler için bir kitap tavsiyesinde bulunacağım:
  • Ahmet Refik Altınay: Kösem Sultan
Kösem Sultan'ın öldürülmesinin başlıca sebebi: özbeöz torunu IV.Mehmet'i katlettirme planındandır. Bu plan'ın kurulmasına'da IV.Mehmet'in annesi Turhan Sultan sebep olmuştur, çünki yeni Valide Sultan olan Turhan kayınvalidesi Kösem ile acımasız bir rekabet savaşına girmişti. Kösem Sultan zamanla gücünü kaybedeceğini ve Devlet yönetiminin düzgünce yürümediğini anlayınca tek çareyi torunu'nun öldürülmesinde buldu.
Kösem Sultan'ın kararını anlamak için Venedik Elçisi Giovanni Cappelo'nun 1652 yılına ait raporlarını okumak lazım:
(...) O ki devletin en kudretli ve haşmetli kadını iken yeni Hükümdar annesi'nin başına buyruk halleri karşısında baygın vaziyette seyirci kalmıştı. Saray büyük hükümdar kadın Kösem ve o Rus kadın olan Sultan annesi karşı karşıya rekabet ediyorlardı. Birbirlerini çekemedikleri herkesce biliniyordu. Şöyleki Deli Sultan ölür ölmez Rus kadın derhal kocasının diğer kadınlarını saray'dan attırıp Kösem'i de diğer bir Saraya göndermek istemişti. Kimsenin gözünün yaşına bakmadı ve halen ölü Sultan'ın cansız bedeninin üzerinde ağlayıp feryad figan eden Prens Süleyman'ın annesi Hırvat kadın, Prens Ahmet'in annesi Gürcü kadın ve Prens Selim'in annesi Çerkes kadın'ı saray muhafızlarına emir vererek kollarından tutup dışarı attırmıştı. Kösem'i de önce dairesine kapattırmak istemiş ama Yeniçerilerin ona biat etmesinden dolayı kararını geri çekmişti (...)
 
Turhan Sultan'ın soğuk kanlı olduğu biliniyor, ama kayınvalidesine reva gördüğü barbarca idamı anlamak çok zor. Halbuki başka bir yöntem ile Kösem Sultan'ın Saray'dan çıkartılması mümkün olabilirdi. 
Şimdi gelelim o vahşiyane ölüm gecesine. Takvimler 2 Eylül 1651 tarihini gösteriyordu, Ramazan ayı olduğundan herkes iftar vaktini bekliyordu. Aslında o gün için IV.Mehmet'in katledilmesi planlanmıştı. Kösem Sultan'ın en sadık sırdaşı olduğu zannedilen Meleki Hatun bu ölüm planından haber alınca hemen Turhan Sultan'a ifşa etmişti. Turhan Sultan'da Uzun Süleyman Ağa vasıtasıyla kendi askerlerini toplayıp Kösem'i öldürme kararını almıştı. 
IV.Mehmet'in öldürülmesi için Saray kapısı açık bırakılacak ve isyancı Yeniçeriler içeri girip çocuk padişah ve annesini öldüreceklerdi. Fakat Kösem Sultan yandaşları olan Yeniçeriler Saraya varmadan Uzun Süleyman Ağa ve muhafızları Kösem Sultan'ın dairesini basmışlardı. Bundan sonrasını Venedik Elçisi Giovanni Cappelo'nun raporlarından okuyalım:
(...) Süleyman Ağa ve yanındaki Barbarlar Kösem'in dairesine girdiklerinde orada korkmuş vaziyette çığlık atan nedimelerle karşılaşmışlar. Aralarından biri kendini öne atarak benim Kösem Sultan demiş, ama Süleyman Ağa bu kadını tanımış ve Kösem'in baş hizmetlisi Peymane olduğunu anlamış ve onu bir kenara iterek doğrudan diğer daireye geçmişler. Kadınların feryadları arasında o dairede bir Dolaba saklanmış Kösem'i bulmuşlar. Süleyman Ağa zavallı kadın'ın uzun saçından tutup yerlerde sürüklemiş. Diğer kadınlar Süleyman Ağa'nın ayaklarına kapanarak yalvarmışlar ama nafile. Tekme tokat koca Sultan kadını avluya sürüklemişer orada zorla kulaklarından küpelerini sökmüşler ve boynundaki kolyelerini çekip almışlar. Buda yetmemiş gibi biçare kadına hakaret dahi etmişler, o zalimlerden biri olan Kasım Ağa >Demek sen padişah öldürmek istersin, şimdi kendi kanında can ver< diye Sultan kadını tokatlamış. Hatta Kösem'in sevgili nedimesi Arnavut soylusu ve Muzaki Hüseyin Bey'in kızı Kiyoşdam'i (herhalde Hoşdem demek istemiş) da gözünün önünde dövmüşler. Nihayet Süleyman Ağa kan revan içindeki Kösem'in boynuna ibrişim kemendini dolamış, o sırada Kösem yüksek sesle >Allah, Allah< diye haykırmış. Barbar Süleyman kemendi ile Sultan kadın'ın canını aldıktan sonra cesedi avluda bırakıp muhafızlarıyla çekilmiş. Kösem'in nedimeleri feryad ederek Sultan kadının üzerine kapanmışlar ve beyaz örtüler ile yerlere dökülen kanı silmişler. Kanlı örtüleri bu kadınlar halen sakladıkları ve tanrılarına dua ederken başlarına dokundurarak >Allah o soysuz Mehmet'in canını alsın ve anası olacak Rus'u da helak etsin< diye yalvarırlarmış (...)